RSS

Aylık arşivler: Eylül 2013

Bu Gemi Hepimizin!

Bu Gemi Hepimizin!

Bu siteyi değişik hayallerle açmıştım. Bilimsel yayınlarımı herkesle paylaşmanın yanı sıra günlük değerlendirmelerde bulunup en az her hafta bir hadisin yorumuna yer verecektim kendimce. Fakat iş ve derslerin yoğunluğundan bu niyetimi gerçekleştiremedim

Bu sitede hiçbir güncel olaylarla ilgili bir yoruma da yer vermedim.

Ancak vatandaşlık hakkımı kullanarak bugün bir şikayetimi dile getirmek istiyorum. Televizyon dizileri ve haberlerde gösterilen kanlı sahnelerden şikayetçiyim. Toplum olarak nereye gidiyoruz? Gençliğin günahına girmeye bu kadar nasıl cesaret edebiliyoruz? Diye sormak istiyorum. Televizyon kanallarımızda kanın, şiddetin, aldatmanın, haksızlığın, adaletsizliğin olmadığı bir dizi var mı Allah aşkına? Resmi ya da özel bir kanalda, örnek bir birey ya da bir aile ya da bir toplum yetiştirmeyi hedefleyen bir dizimiz var mı? Mevcut dizilerde sunulan karakterler Türk toplumunun karakterlerini yansıtıyor mu? Bir kanalı açıyorsunuz, katliam gibi insanlar öldürülüyor ve hep de öldürenler kazanıyor, yaptıkları yanlarında kalıyor. Öbür kanalı açıyorsun eşler arası aldatmalar, nikâhsız ilişkiler ve bunların da gayet normal, sıradan işlermiş gibi, hayatın bir parçasıymış gibi gösteriliyor. Basit basit gerekçelerle adam öldürmeler, cinayetler, haksızlıklar, çarpık ilişkiler vs… Ortada devletin varlığı gözükmüyor, adalet denen şey hiç ortalıkta yok. Gerçi adam öldürmeye verilecek cezanın adaleti olmaz ya!.. Haberlerde izliyoruz. Adam öldürülüyor, küçük bir ceza takdir ediliyor. Sonra da adalet yerini buldu deniyor. Adalet denge demektir. Adam öldürmeyi hangi ceza dengeleyebilir ki adalet olsun?!.

Öbür kanalı açıyorsunuz devleti temsil eden bir cani ortalığı kasıp kavuruyor, canavar kesilmiş, herkese kan kusturuyor ve hep o kazanıyor. Koyun keser gibi adam doğruyorlar. Hapishaneler adam kesme yerleri. Pislikler pislikle temizleniyor. Pisilik pislikle temizlenmez ki.  Öbür kanala bakıyorsunuz tarih katlediliyor. Yalan ve iftiralar diz boyu. Kemikleri sızlıyor ecdadımın. Padişahlar, uçkur düşkünü, ahlaksız, basit, hain insanlar olarak gösteriliyor.

Hadi biraz dini duyarlı bir kanala bakalım diyoruz, onlar da diğer kanallarla yarışıyor. Kan dökmede üzerlerine yoktur. Dizilerinde bir merhameti göstermek için onca cana kıyıyorlar, kan gövdeyi götürüyor. Çoluk çocuğunuzla izleye biliyorsanız izleyin bakalım. Sonra da güya pişman olup tövbe ediyor. Allah aşkına bir merhameti veya bir pişmanlığı göstermek için bu kadar kan dökmeye ne gerek var?. Bu sahneler çocuklara ne kadar uygun?!. Ya da sürekli gösterilen belgesellerde hep aslan ve kaplanların ceylanları, zayıf hayvanları nasıl boğdukları ve av maharetleri gösteriliyor, yırtıcıların yaşama hakkı olduğu, tabii kanun böyle olduğu, bütün zayıflar güçlüler için yaratıldığı vurgulanıyor. Bununla verilmek istenen mesajı tartışmayacağım. Çünkü ilahi kanun sadece bundan ibaret değildir. Zira zayıfların da yaşama hakkı olduğunu söyleyin lütfen. Ya da hep kan göstermek zorunda mısınız?. Yaşamlarını, sosyal hayatlarını anlatabilirsiniz o ve diğer hayvanların, neden sadece öldürmek?!.. Biz Allah’ın kudretini öldürme sanatlarında değil, yaratılıştaki hikmetlerde de görebiliriz.

Bütün bu kanlı diziler sonucunda çocuklarımızın gözünde insanın hiçbir değeri kalmıyor, basit sebeplerle öldürülebiliyor, verilen mesajlarla hatta öldürülmeli kanısı hakim oluyor. Sonuçta tahammülsüz bir toplum olup çıktık ortaya. Çünkü gençler adam öldürmenin ne kadar basit, kolay ve yoktan sebeplerle meşrulaştırıldığını görerek öğreniyor. Hangi sebep onu bundan alıkoyacak?!.. Ceza mı? Yok sahnede. Ahlak mı, din mi, saygı mı? Söyleyin! Hangi biri çocuğa veriliyor? Okullarda hep bıçaklarla geziyorlar. Futbol maçı tezahüratlarında satırlarla giden çocuklar üzerinde kaç bilimsel araştırma yapılmış ve kalıcı ne tür önlemler alındı/alınıyor?!. Bu çocukları bu davranışlardan hangi değer yargısı alıkoyacak?

Haberlerde gösterilen kanlı sahneler!.. Aslında kriminal suç ve cinayetler polisi, savcıyı, mahkemeyi ilgilendirir, evire çevire ve abartarak defalarca seyrettirmenin toplum üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunun üzerinde bilimsel araştırmalar yapıldı mı? Haberlerde, gerçekten bu şekilde bu sahnelere yer verilmeli mi?

Para için bir nesli heba etmek hangi vicdana sığar?! Ahiret hesabına hiç mi inanan yok? Söyler misiniz? Kansız, aldatmasız, yalan dolansız, zulümsüz bir sahne, örnek bir karakter var mı dizilerimizde? Hangi birimiz bu dizilerde kendimizi bulabiliyoruz? Hiç dikkat ettiniz mi, yol verme kavgalarından dolayı adam öldürüyoruz. Bu bir cinnet değil mi sizce?

Ben bir yetkili olsam medya patronlarıyla görüşür, bu duruma bir çekidüzen vermelerini isterdim. Evet, yayın özgürlüğü var diyeceksiniz. Ama hiçbir özgürlük bir insanın canı kadar kıymetli değildir ve özgürlükler başkalarının özgürlüğüne tecavüz etmediği noktaya kadardır. Biz insanın değerini kaybettik. Kendimize saygımız kalmadı. Kur’an-ı Kerîm’in en çok üzerinde durup uyarıda bulunduğu noktalardan biri yeryüzünün fesada verilmesi meselesidir. Yeryüzünü fesada vermek insanın fıtratını bozmak demektir. Bugün yapılan budur. İnsanın fıtratını bozmak!….

Ailemizle, çoluk çocuğumuzla rahat bir şekilde bir kanal izleyelim diye özlem duyduğumuz günlerde güzel bir kanal açacağını vaat edip gazetelerine abone talep ettiklerinde, bir an önce yayına geçsin diye çifter çifter abone olduğumuz günleri hatırlıyorum. Öyle susamıştık ki buna. Sonuç, bir hayal kırıklığı… Ama yine de bir ümit vardı. Fakat bugün o da yok.

Evet, ben bir yetkili olsaydım sözle taleple buna engel olma gücüm olmayabilirdi. Fakat yaş farkı olmaksızın herkesin izleyebileceği, doğruluğun, adaletin, paylaşmanın, sevginin, merhametin, ahlakın, başarının, saygının, her kademede ve her kesimde örnek ilişkilerin egemen olduğu, örnek bir hayat modeli sunan bir dizi hazırlatırdım. Önerir, önayak olurdum. Herkesin kendini bulabileceği örnek bir dizi… Tıpkı Amerika’yı kuran ruhu temsil eden Küçük Ev dizisi gibi. O dizide hiç kan var mıydı?.. Hep sevgi ve merhametin egemen olduğu bir diziydi. Kendi dizilerimizden örnek vermek isterdim ama maalesef yok.  Yetkililer, alternatif dizilerle bunu başarabilirler. Devlet destek olmuyorsa duyarlı zenginler buna önayak olabilir, destek verebilirler.

Artık ülkelerle savaş sadece silahlarla yapılmıyor, nesillerin fıtratı bozularak yapılıyor. Yetkisi ve konumu ne olursa olsun, eğer ihmal ya da imkânları bu yönde kullanmamak söz konusu ise sorumluluktan kurtulabilir miyiz dersiniz? Kasıtlı ya da kasıtsız ihmali olan hiçbir sorumluya hakkımı helal etmiyorum desem, buna hakkım var diye düşünüyorum. Kültür bakanlığının ideal bir neslin yetişmesinde sorumluluğu yok mu? Milli Eğitim Bakanlığının sorumluluğu yok mu? Biz eğitimcilerin sorumluluğu yok mu?

Bir hoca olarak verdiğimiz derslerin etkisiz kaldığını görüyorum. Kaldı ki bizim ulaştığımız öğrencilerin sayısı kaç ki.

Acaba gezi olaylarında suçsuz insanların arabalarının yakılması, esnaf camlarının indirilmesi, kamu mallarına bunca zarar verilmesinde bizim hiç mi payımız yoktur?.. Bu dizilerin hiç mi etkisi yoktur.

Bu gemi hepimizin. Batarsa hep birlikte batarız. Bu dizileri servis edenlerin batma esnasında kaçıp gidecekleri başka gemileri belki vardır. Ama bu şansa herkes sahip değildir. Biraz vicdan. İnanmıyor olabilirsiniz ama öbür dünyada hesap var. Hadi yok diyelim (haşa). Ama ya varsa! Kalın sağlıcakla!…

Prof. Dr. Cemal AĞIRMAN

19.09.2013

 
1 Yorum

Yazan: Eylül 19, 2013 in Genel