RSS

Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri

06 Ara

“Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri”, [1997 tarihinde Sivas İl Merkezinde Kutlu Doğum Haftası için düzenlenen Panelde tebliğ olarak sunulmuştur.]

Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri* [pdf]

Doç. Dr. Cemal AĞIRMAN**

GİRİŞ

Hz. Peygamber’in hayatından davranış modelleri seçerken, ondan bize, sadece, “Rasûlullah şöyle yaptı” şeklinde intikal eden veriler değil, sözlü olarak ortaya koyduğu ilkelerin de bu kapsama dahil olduğunu öncelikle belirtmek gerekir. Çünkü Peygamber’in örnekliği sadece fiilî olarak ortaya koyduğu davranışlarda değil, aynı zamanda sözlü olarak, hatta sözlü veya sözsüz tasvîb yoluyla kabûlüne mazhar olmuş söz ve uygulamalar şeklinde oluşan ilkeler de onun hayatından örek alınacak modellerdir. Aksi halde Kur’an’ın bahsettiği “örnek”lik gerçekleşmiş olmaz. Bu prensipten hareketle, “Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri” örneklemesine öncelikle Rasûl-i Ekrem’in “müslüman”a getirdiği evrensel tanımı naklederek başlamak istiyoruz.

A. İMAN VE İBADET ALANINDA

1. İslâm Nedir? Müslüman Kimdir?

Cebrâil (a.s.)’ın Hz. Peygamber’e sorduğu “İslam nedir?” sorusuna, “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan O’na kulluk etmek, namazı kılmak, farz olan zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak”[1] şeklinde cevap verirken, müslümanı da,”müslümanların dilinden ve elinden zarar görmediği kimse”[2] olarak tanımlamış, böylece İslâmiyetin sadece ibadetler dini olmadığını, bütün hayatı kucaklayan bir din olduğunu göstermiştir. Bu tanımın ortaya koyduğu iki prensip, müslümanın eğitim ve ahlâkını hatta bütün davranışlarını terbiye altına alması açısından son derece önemlidir. Bu ifade “müslüman olma” kimliğinin evrensel yorumudur. Özellikle bu kimliğe ve kimliğin ihtiva ettiği ruhu benimsemeye, günümüzde, özellikle sosyal barışın sağlanması açısından her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.

Hz. Peygamber’in kıyamete kadar geçerliliğini kaybetmeyecek bu evrensel yorumuna göre, müslümanım diyen bir kimse diğer bir müslümana ne “diliyle” ne de “eliyle”, zarar vermemelidir. Bu konuda herkes kendini sorgulamalı ve bu çizginin neresinde durduğuna, peygambere ve onun getirdiği ilkelere ne kadar yakın olduğuna bir bakmalıdır. Aksi halde kuru bir peygamber sevdasından bahsetmenin bir faydası olmayacaktır. Peygamber’in hayatından davranış modelleri seçmek ve onu örnek almanın mânâ ve gereği de budur.

2. İslam Kolaylıktır, Mutedil Olmayı Emreder

Dinin bizatihi kendisi kolaylıktır, “kraldan kralcı kesilme” misali onu zorlaştırmak hiç kimsenin hakkı değildir. Hz. Peygamber bu noktayı; “Din bizatihi kolaylıktır. Bu dinde işi sıkı tutarak aşırı giden hiç kimse yoktur ki din ona galebe etmesin! Öyle olunca ortalama gidin. (Eğer en kamilini yapamazsanız, ona) yaklaşın; (az olsa da devamlı amel ve ibadetten dolayı) sevinin!..”[3] sözleriyle dile getirmiş, her hususta itidal olan yaşantısıyla da bunu model olarak insanlığa sunmuştur.

3. İbadetlerde Dahi Aşırı Gitmemek

Peygamber hayatının hiçbir noktasında ve hiçbir alanında aşırılık yoktur. Onun ibadet hayatını Hz. Aişe’den sorup öğrenen bir grup sahâbî, ibadetini azımsadı; kendilerinin peygamber gibi olmadıklarını ifade ederek kimisi gece uyumayacağını, kimisi bütün seneyi oruçlu geçireceğini, kimisi daha et yemeyeceğini, kimisi de fiili evlilik hayatını sona erdireceğini  söylemiş, bunu duyan Hz. Peygamber kendisinin herkes gibi yiyip içtiğini, yatıp uyuduğunu ve evlilik hayatını devam ettirdiğini  ifade ederek, Allah’tan en çok korkan ve yine onu en iyi bilen kendisi olduğu halde neden kendisini örnek almadıkları için onları azarlamıştır[4].

4. Namazda Bile Cemaati Usandırmamak

Hz. Peygamber, namazda bile okuyacağı Kur’an ya da sûrenin uzunluk miktarını arkasındaki cemaate göre ayarlar, onlara eziyet vermek ya da nefret ettirmek istemezdi[5]. Zira arkada hasta, zayıf ve ihtiyaç sahibi  kimselerin bulunabileceğini ifade ederek cemaatle kılınan namazlarda uzun zammi sûre koşmayı hoş görmemiştir.

5. Az da Olsa Amelde Devamlılık Esastır

Hz. Aişe, yanında bulunan bir kadının kim olduğunu soran Hz. Peygamber’e, kimliği yanı sıra çok namaz kılışından bahsedince, o; “Daima elinizden gelecek şeyleri yapınız. Yoksa Allah’a yemin olsun ki, siz usanmadıkça Allah (sevap vermekten) usanmaz (vazgeçmez)” buyurdu ve Hz. Aişe; “Rasûlullah’ın en çok sevdiği din (yani taat)[6], sahibinin devamlı olarak yaptığı ameldi” demiştir[7].

6. Büyük Günahlar ve Onlardan Kaçınmak

Bir defasında Hz. Peygamber, “Büyük günahları size haber vereyim mi? dedi. “Evet ya Rasulallah” dediler. “Allaha ortak koşmok, ana-babaya âsi olmak” buyurdu. Bu noktadan sonra yaslanmış halinden doğrulup oturdu ve; “Dikkat edin ha! Bir de yalan söz ve yalan yere şahitlik” dedi. Olayı nakleden sahabînin ifadesine göre Hz. Peygamber, “Keşke sussa!” denilinceye kadar bu sözü tekrar etti[8]. Onun bu tavrından da yalan yere şahitliğin ne kadar büyük bir günah olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

B. İLİM ALANINDA

1. İlme ve Ahlaka Değer Vermeyen Toplum İntihar Etmiş Gibidir

Hz. Peygamber, ilmin yok olmasını, cehlin kökleşmesini, içki içme ve zina olaylarının çoğalmasını kıyametin kopması olarak değerlendirmiş, onunla eş değerde tutmuştur[9].

2. İlimsiz İrşad Olmaz

Hz. Peygamber, ilimsiz fetva vermekten sakındırmış, böyle yapanların hem kendilerini hem de halkı saptıracaklarını ifade etmiştir[10].

3. İslam İnancında Yargısız İnfaz Yoktur

Zina suçuyla suçlanan bir kadın, suçlandığı kimseye benzeyen bir çocuk dünyaya getirince, Hz. Peygamber, kadın hakkında, “Eğer ben bir kimseye delilsiz ceza verecek olsaydım bu kadını zina cezasıyla cezalandırırdım” diyerek, makamı ne olursa olsun, delilsiz hiçbir infazın yapılamayacağı ilkesini va’zetmiş, bunun insan hakları ve hukûk ilkelerine aykırı olduğuna işaret etmiştir[11].

4. Hüküm Zahire Göre Verilir

Hz. Peygamber,”Ben insanların kalplerini açmaya, içlerine nüfuz etmeye memur değilim” buyurarak kalbe nüfuz etmenin mümkün olmadığını, biri hakkında hüküm verirken zahire göre hüküm verilmesinin gerektiğini belirtmiştir[12]. Bu da birileri hakkında kanaat sahibi olurken oldukça önemlidir.

5. Muhatabın Anlayacağı Dilden Konuşmak

Hz. Peygamber bir şeyi anlatırken bazan teşbihlerle, meseleyi basite indirgeyerek insanların anlayacağı dil ile anlatır[13] konuşmalarında da tane tane ifadeler kullanırdı[14].

C. AHLÂK ALANINDA

1. Edeb ve Haya İmandandır

Hz. Peygamber’in ifadesiyle edeb  ve haya  imanın bir tezahürüdür[15].

2. En Hayırlı Kimse Ahlakı Güzel Olandır

Hz. Peygamber, Kur’an’nın da belirttiği gibi[16] ahlakça insanların en üstünüydü. Çünkü o, Kur’an ahlâkı ile ahlaklanmış, ve yine o, yüce ahlâkı tamamlamak için gönderilmişti. Bu çerçevede, “Ahlakça en güzel olanınız, sizin en hayırlılarınızdır” buyurdu[17].

3. Hırsızlık, Zina ve İftiradan Kaçınmak

Hz. Peygamber’in hayatında, sözlü olarak vazettiği evrensel ilke ve davranış modelleri arasında, “Hırsızlık yapmamak, zina etmemek, kendi çocuklarını öldürmemek, yoktan yere başkalarına iftirada bulunmamak, gerekli makamlara maruf olan konularda saygılı olup isyan etmemek”[18] gibi ilkeler de vardır.

Burada kendi çocuklarını öldürmeme konusunda kürtaja işaret etmek gerekir. O günün cahiliye toplumunda dünyaya gelen kız çocuklarını diri diri toprağa gömme vahşeti sergilenirken, bugünün bilgi çağının modern toplumunda modern aletlerle kürtaj yoluyla öldürme fiili sergilenmektedir. Hem de çoğu aynı gerekçelerle: Ekonomik endişeler!.. Bilgi çağının modern toplumunda nüfus planlaması yapılacaksa -ki bunun da makul gerekçeleri olması gerekir- bunun yolu kürtaj değil döllenmeye meydan vermeden ön tedbirler olmalıdır.

4. Her An ve Her Davranışta İyi Niyet Sahibi Olmak

Örnek davranış sergileyebilmek için kalbin temiz olması, kötü hasletlerden arındırılması, niyetlerin saflaştırılması, her hususta iyi niyet taşınması geregi vurgulanmış, bütün davranışların bu sayede ancak güzel olabileceği belirtilmiştir. Çünkü onun ifadesiyle, “herkes ancak niyetinin karşılığını görecektir”[19].

5. Hiç Kimseyi Ayıplamamak, Herkese Hakkını Tam Vermek

Ebû Zer’in (r.a.) birine, “siyahın oğlu” diye hitap ederek annesinin siyahlığından dolayı tahkir etmesini gören Hz. Peygamber; “Ey Ebû Zer sen bu adamı annesinden dolayı mi ayıplıyorsun? Sen, kendisinde cahiliye adeti bulunan bir kimsesin! Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin elinizin altına (yönetiminize emanet olarak) vermiştir. Kimin sorumluluğu altında böyle bir kardeşi varsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ona gücünün yetmeyeceği bir iş yüklemesin; eğer ona ağır bir iş yüklerse ona yardım etsin!”[20] buyurarak, evrensel hukûk ilkeleri ve davranış modelleri vazetmiştir.

Bunlar, sadece hizmetçilerle alakalı değil amir-memur, patron-işçi münasebetlerini tanzim eden evrensel davranış ve hukuk modelleridir. Ev sahibi hizmetçisine, amir memuruna, patron işçisine gücünü aşan bir görev vermeyecek, onu ezmeyecek, hakkını tam verecektir. Ona tepeden bakmayacak, minnetle ve kardeş gözüyle bakacaktır. Çünkü o onun kardeşidir. Ona giydiğinden giydirecek, yediğinden yedirecektir. Bunun anlamı şudur: Patron işçisine, devlet memuruna, daha genel bir ifade ile yönetenler yönetimi altındakilere kendi hayat standartları ölçüsünde yaşayabilecek imkan sağlamalıdırlar.

6. Hiç Kimseye Kötü Söz söylememek, Haksız Yere Öldürmemek

Hz. Peygamber’in sunduğu örnek yaşam tarzında bir müslümanın diğer bir müslümanı öldürmesi yoktur. Müslüman olmayanların da hayatı garanti altındadır. Hz. Peygamber, birbirlerini öldürmek için karşı karşıya gelen iki müslümanın, ölenin de öldürenin de cehennemde olacağını, çünkü ölenin de öldürme kastı bulunduğunu ifade etmiştir[21]. Peygambere inanmış bir insan, savaş gibi meşru hususlar dışında, gerekçesi ne olursa olsun, diğer bir kimseyi öldüremez. Adam öldürmek, Peygamber modeline uygun bir davranış değildir. Onun sunduğu anlayış modelinde; “müslümana sövmek fısk, onunla savaşmak küfürdür”[22].

7. Emanete İhanet, Yalan Söylemek, Verilen Sözden Caymak Yoktur

Peygamber’den daha yüce konumda bir şahsiyet tasavvur etmek elbette mümkün değildir. O peygamberlikle görevlendirilmeden önce bile hiç yalan konuşmamış, peygamberlikle görevlendirildikten sonra da; birine bir şey emanet edildiğinde ona ihanet etmeyi; konuştuğunda yalan söylemeyi, verilen sözde durmamayı, tartışmada aşırı gitmeyi nifak alameti olarak nitelemiş, bu davranışlardan birinde bulunanın kendisinde nifak alameti bulunduğunu  belirtmiştir[23].

Onun bu eşsiz şahsiyeti ve çevresine vermiş olduğu güven ve emniyet duygusu, İslamiyetin yayılmasına etkin rol oynamış, kabûlüne yardımcı olmuş, ona hız kazandırmıştır. Dürüst bir şahsiyet sergilemek, fiilî bir tebliğdir. Bu, tebliğ için oldukça önemlidir.

8. Emanete İhanet Kıyametin Kopması Kadar Kötüdür

Hz. Peygamber emanete riayet etmeye önem vermiş, emanetin zayi edilmesini kıyamet alameti olarak nitelemiştir. Bir toplumda güven ve itimat kalmadığı zaman o toplum kendi eliyle kıyametini hazırlamış demektir[24].

9. Dul ve Kimsesizlerin Yardımına Koşmak

Hz. Peygamber, dul ve kimsesizler için çalışanın, Allah yolunda cihad eden veya gündüz oruç tutup geceleri ibadet eden kimse gibi olduğunu  müjdelemiştir[25].

10. Yetimleri Gözetmek

Yine Hz. Peygamber, fiilî uygulamada yetimlere her zaman sahip çıkmakla beraber, yetimlere sahip çıkanların Cennette kendisiyle beraber olacaklarını da ifade etmiştir[26].

D. AİLE İLİŞKİLERİNDE

1. Sorumluluk Bilincinde Olmak

Hz. Peygamber,”Herbiriniz birer yöneticisiniz ve herkes yönettiklerinden mesuldur” buyurarak toplumda herkesin, üzerine düşeni yapması gerektiğini ısrarla belirtmiştir[27].

2. Çocukları Sevmek, Seviyelerine İnip Oynamak, Şefkat Göstermek

O çocukları kucağını alır, öper, okşardı[28]. Bazan da onların seviyesine inerek onlarla oynar, şakalaşırdı. Mahmûd İbnu’r-Rabî’ anlatıyor. O; “Beş yaşımda iken Peygamber (s.a.)’in bir kerre bir kovadan (ağzına su alıp) yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum” demektedir[29]. O, yine bu konuda; “Kureyş kadınlarının iyisi, çocuğa küçüklüğünde en şefkatli olandır” buyurdu[30].

Hz. Peygamber’e gelen bir badiyeli, on tane çocuğu olduğunu, fakat hiç birini kucağını alıp öpmediğini söylemiş. Rasûlullah (s.a.) ona dönüp baktı, sonra da, “merhamet etmeyene merhamet olunmaz”; diğer bir rivayete göre; “Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim!” buyurdu[31].

3. Ana-babaya Karşı İtaatli Olmak

Hz. Peygamber, Anne-babaya itaate büyük önem vermiş[32], onlara âsî olmayı  büyük günah olarak nitelemiştir[33].

4. Akrabaları Gözetmek, Sıla-ı Rahim Yapmak

Hz. Peygamber, ayrıca sıla-i rahme, yani akrabalık ilişkilerinin özenle yürütülmesine de büyük önem vermiş, bu konuda herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini sıkısıkıya emrederken[34] akrabalık bağlarını kesenlerin Cennete giremeyeceğini de ifade etmiştir.

5. İsraftan Kaçınmak

Hz. Peygamber,”Altın ve gümüş kaplarda içmeyin, halis ipek giymeyin!”[35] buyurarak, gurur ve kibre sebebiyet verecek, sosyal ahlâkın ve soyo-ekonomik dengelerin bozulmasına yol açacak altın ve gümüşün eşya olarak kullanımını yasaklamış, ayrıca israfı ve israfa giden yolları da bu şekilde tıkamış olmaktadır. Burada Hz. Peygamber’in altın ve gümüşün ekonomiye kazandırılması gereğine dikkat çektiğini de söylemek mümkündür.

E. KOMŞULUK İLİŞKİLERİNDE

1. Komşuya Eziyet Etmemek, Her Alanda Güvenilir Olmak

Hz. Peygamber, bir defasında üç kere üst üste; “Vallahi iman etmiş olmaz!” buyurdu. “Kim ya Rasûlellah?” dediler. “Komşusu kendisinden emniyette olmayan kimse!” buyurdu[36].

2. Komşunun Namusuna Göz Dikmek Büyük Günahlardandır

Hz. Peygamber ayrıca,”En büyük günah hangisidir?” sorusuna verdiği cevapta, Allah’a ortak koşmak, sonra ekonomik endişelerle çocukları öldürmek, daha sonra da komşunun namusuna göz dikmek olduğunu belirtmiştir[37].

3. Komşuyu Hakir Görmemek

Müslüman kadınlara hitaben, Hz. Peygamber’in,”Hiçbir komşu diğer komşusunu hakir görmesin!” şeklindeki uyarısı[38], onun, komşu hak ve ilişkilerine ne kadar önem verdiğini gösterir.

4. Her İyilik ve Güzel Söz Sadakadır

Hz. Peygamber, “her iyilik sadakadır” buyurarak, iyiliğe ibadet vasfı kazandırmıştır. O, “güzel söz de sadakadır” buyurdu[39].

5. Kötülükten Sakınmak da Sadakadır

Bir ifadesinde, “Her müslümanın sadaka vermesi gerekir” buyurdu. Ya imkan bulamazsa? dediler. “Çalışarak kendi eliyle kazanır. Hem kendisi için harcar, hem ondan sadaka verir” buyurdu. Ya çalışacak gücü yoksa? dediler. “Sıkışmış ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu. Buna da gücü yetmezse? dediler.”Hayrı veya marûfu emreder” buyurdu. Bunu da yapamazsa? dediler. “Kendisini başkasına kötülük yapmaktan alı kor, zira bu da kendisi için bir sadakadır”  buyurdu[40].

6. Sadaka Belaları Defeder

Hz. Peygamber,”Bir hurma ile bile olsa cehennem ateşinden sakının! Bulamazsa güzel sözle kendisini korusun!” buyurdu[41]. Bu ifade de Hz. Peygamber’in beşerî münasebetlere verdiği önemi yansıtmaktadır.

F. SOSYAL İLİŞKİLER ALANINDA

1. Müslüman Her Zaman Çevresine Yararlı Olur

Hz. Peygamber, Müslümanı yaz-kış faydalanılan hurma ağacına benzetmiş, burada, müslümanım diyen herkesin her zaman ve her hal ü kârda çevreye yararlı olması gerektiğinin altını çizmiştir[42].

2. Kolaylaştırmak, Zorlaştırmamak, Müjdelemek, Nefret Ettirmemek

“Kolaylaştırmak, zorlaştırmamak, müjdelemek, nefrek ettirmemek” Hz. Peygamber’in davranış modelleri ve sözlü olarak ilkeleştirdiği düsturlardandır. Halka va’z u nasihatte bulunurken onlara bıkkınlık gelmesinden endişe eder, durumlarına uygun zamanlar seçerdi[43].

3. Yemek Yedirmek, Selam Vermek

Hz. Peygamber, yemek yedirmeyi ve selamı yaygınlaştırmayı da İslamî davranışların en hayırlıları gurubunda saymış[44]; sosyal barışın, karşılıklı sevgi ve saygının gerekliliğini sadece dilde söylemekle yetinmemiş, fiilî olarak yerleşip kökleşmesinin yolunu ve eğitimini göstermiş, kısa zamanda neticesini de almıştır. Çünkü akıllı insan, fıtrî bir duygu ile “yemek yediği sofraya nankörlük etmez”.

4. Misafire İkram Etmek

Hz. Peygamber,”İki kişinin yemeği üç kişiye yeter, üç kişinin yemeği de dört kişiye yeter”[45] buyurarak, kapıların misafire her zaman açık tutulması gerektiğini belirtmiştir.

Diğer bir hadiste, “Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin, Allah’a ve ahiret gününe inanan misafirine ikram etsin, Allah’a ve ahiret gününe inanan hayır söylesin, yahut sussun!”  buyurdu[46].

5 . Hayırlı İşlere Vesile Olmak

Hz. Peygamber, Allah Tealâ’nın her işte yumuşak ve merhametle davranmayı sevdiğini[47] ve hayırlı bir iş için aracılık edenin ondan kendisine bir pay ayrılacağını ifade buyurmuştur[48].

6. Şerrinden Korkulan Kimse En Kötü İnsandır

Yine Hz. Peygamber’in ifadesiyle, kıyamette derece bakımından Allah katında insanların en kötüsü, insanların şerrinden korktukları kimselerdir[49].

7. Sabırlı Olmak En Güzel Hasletlerdendir

Enes (r.a) Peygamber (s.a.)’in yanında on sene kaldığını, bir defa bile ona “öf”, yahut “niçin böyle yaptın?” veya “niçin böyle yapmadın?” demediğini belirtmektedir[50]. Bu da Hz. Peygamber’in sabrını yansıtan örnek bir davranıştır.

8. Sinirlendiğinde Bile Kötü Söz söylememek

Yine Enes (r.a), Hz. Peygamber’in kötülük yapan, lanet eden, kötü söz söyleyen biri olmadığını, bunaldığı zaman “sevenin hasretine yansın!” ifadesinden başka bir söz sarf etmediğini belirtir[51].

9. Birine Lanet Etmek Onu Öldürmek Gibidir

Hz. Peygamber bir ifadesinde, “Kim bir mü’mine lanet ederse onu öldürmüş gibidir. Kim birini küfürle itham ederse yine onu öldürmüş gibidir” demektedir[52].

G. ÜSTÜN ŞAHSİYET ÖRNEKLERİ

1. Sevdiğini Allah İçin Sevmek

Hz. Peygamber, kişi sevdiğini Allah için sevmedikçe imanın manevî hazzına ulaşamaz[53] ifadesiyle, karşılıklı sevgiyi, Allah için olma gibi ulvî bir gayeye bağlamış, dünyevî bir beklentiye dayanan bir sevginin sosyal barışı sağlayamayacağı gibi geçici olacağına da işaret etmiş olmaktadır. Bu ilkeyi daha da genelleştirerek, sevdiğini Allah için sevip sevmediğini de Allah için sevmemek, en faziletli amellerden biri olduğunu belirtmiş[54], sevginin amacını evrensel bir gayeye bağlamıştır.

2. Başkasını Kendine Tercih Etmek

Sosyal barışın temininde ve kardeşlik duygularının yerleşmesinde etkin rol oynayan model uygulamalardan biri de kişinin kendi nefsi için arzu ettiğini başkaları için de arzu etmedikçe kamil manada iman etmiş olamayacağı[55] ilkesidir. Bunun tersi de doğrudur; yani kişi aynı zamanda kendi nefsi için istemediklerini başkası için de istemeyecektir.

3. Başkasına Gücü Üstünde Bir Şey Yüklememek

Hz. Peygamber’in en belirgin vasıflarından biri, ibadetle ilgili konularda olduğu gibi hukûkî ve sosyal ilişkilerde de mutedil olmak ve bu çizgiyi muhafaza etmek olmuştur. Hz. Aişe’nin ifadesiyle “Rasûlullah (s.a.) ashabına bir şey emrettiği zaman onlara güçleri yetecek şeyleri emrederdi”. Bazıları; “Ya Rasûlellah, bizim durumumuz sizin gibi değildir. Senin geçmiş ve gelecek hataların affedilmiştir” dediklerinde, bu ifadeden son derece rahatsız olmuş ve onlara; “sizin Allah’tan en fazla korkanınız ve Allah’ı en iyi bileniniz benim!”[56] diyerek bu düşünce ve davranışlarını tasvip etmemiştir.

4. Veren El Alan Elden Üstündür

Hz. Peygamber, verme konusunda en güzel örneği sergilerken; “Veren el, alan elden üstündür” veciz ifadesiyle de vermeyi üstün bir ilke haline getirmiştir[57].

5. Her Şeyi Güzel Yapmak, Hayvanlara Karşı Merhametli Davranmak

Hz. Peygamber, bir merhamet timsali idi. O sadece insanlara karşı değil hayvanlara karşı da son derece merhametli olmuştur. Savaşta bile öldürmenin işkence ile değil güzel yapılmasını; hayvanları boğazlamanın, bıçağın bilevlenmiş olup fazla eziyet çektirmeden gerçekleştirilmesini emretmiştir[58].

6. Her Davranışı Allah’ın Gördüğü Bilinci İle Yapmak

Hz. Peygamber’in kulluğun icrasında da sergilediği keyfiyet, “Allah’ı görüyor gibi kulluk etmek”[59] şeklindedir. Bu, insanın Rabbi katında kul olarak ulaşabileceği en yüce makam olan ihsan makamıdır. Her davranış için geçerli ve aranan standart olup herkesçe benimsenmesi gereken bir keyfiyettir. Kişi her davranışında Allah’ın kendisini o an murakabe etmekte olduğunu düşünür ve bu inançla hareket ederse bütün davranışı ölçülü ve kontrollü olacaktır.

7. Çevreyi Temiz Tutmak

Hiç kimseye eziyet etmemek de Hz. Peygamber’in davranış modellerindendir. O kadar ki, yolda insanlara eziyet veren bir nesneyi kaldırıp atmayı, en sevimli davranışlardan biri olarak nitelemektedir[60].

SONUÇ

Hz. Peygamber’in hayatı Allah’tan gelen ilâhî mesajın bizâtihi canlı bir uygulamasıdır. Onun varlığının ve sunduğu hayat modelinin bütün insanları ilgilendirmesinin temel sebebi budur. Bu da Hz. Peygamber’in gerçek makam ve konumunu, varlık aleminde icra ettiği fonksiyonu iyi ve doğru kavramayı gerektirmektedir.

Hak dinler, akıl kaynaklı değil, ilâhî kaynaklı olup akılla uyum halindedir. Bu durumda mutlak manada şârî Allah olmakta, bu da Allah ile kul arasında, yaratılış gayesi olan “kulluk”un nasıl olacağını bildirecek bir vasıtayı zorunlu kılmaktadır. Bu vasıtalar da peygamberlerdir. Dolayısıyla Peygamberin insanlık için değeri, ilâhî vahiyden ibaret olan dinin değeri ile orantılıdır.

Fıtrî bir ihtiyaç olan din, insanlık tarihi kadar eskidir. İlmî bir gerçek olarak, din olmadan insanlığın tam olarak gerçekleşmesi mümkün değildir. Bunun aksini düşünmek, insan gerçeğini ve varlık yapısını göz ardı etmek, insanı ahlâk ve “kemâl” olgunluğuna ulaştırmak için var olan dinin amacını kavrayamamak demektir. Çünkü din insan içindir ve insanlık için vazgeçilmez bir unsurdur.

Netice itibarı ile ebedî bir hayat olan âhiretin kurtuluşu, peygamberin tebliği sayesinde mümkün olduğu için, peygamber herkes için önemlidir. Bu yüzden de gönlümüzde müstesna bir yeri vardır.

Onun risâleti zaman ve mekânla sınırlı değildir. O, bütün insanlığın peygamberi olması hasebiyle bizi de birinci derecede ilgilendirmektedir. Bu bağdan doğan itaat sorumluluğu, şüphesiz öncelikle onun sünnetine uymayı ifade eder.

Hz. Peygamber’in hayatı tümüyle bir örnektir. Onun hayatının tamamını anlatmak mümkün değildir. Bu araştırmamızın davranış modelleri örnekleme bölümünde bizler için öncelikli olarak önem arz eden hususlarda bazı seçmeler yapmaya çalıştık. Önemli olan ve mümin olarak bize düşen onun örnekliğini tam manasıyla benimsemek, her konuda onu rehber ve örnek edinmektir. Çünkü ona tabi olmadan kulluk vazifesini gerçekleştirmek mümkün olmamaktadır. Dün olduğu gibi bugün de yarın da bütün insanlık ona her zaman ihtiyaç duyacaktır. Ona duyulan ihtiyaç hiçbir zaman azalmadı ve azalmayacaktır. Ancak günümüz dünyasında onun örneklik ve önderliğine dünden daha çok ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.

***

“Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri”, [1997 tarihinde Sivas İl Merkezinde Kutlu Doğum Haftası için düzenlenen Panelde tebliğ olarak sunulmuştur.]

***


**1997 tarihinde Sivas İl Merkezinde Kutlu Doğum Haftası için düzenlenen Sempozyumunda tebliğ olarak sunulmuştur.

[1] Buhârî, İmân 37, Zekât 1, Tefsîr sûre (31) 2, Edeb 10. Ayrca bk. Müslim, İmân 5, 12, 14, 15; Neseî, İmân 6, Salât 10; İbn Mâce, Fiten 12; Ahmed b. Hanbel, II, 107, 342, 426, III, 472, IV, 76, 202, 357, 358, 363, 367,417, 418, V, 231, 269, 373.

[2] Buhârî, İmân 4-5, Rikâk 26. Ayrca bk. Müslim, İmân 64-66; Ebû Dâvûd, Cihâd 2; Tirmizî, Kıyâme 52, İmân 12; Neseî, İmân 8, 9, 11; Dârimî, Rikâk 4, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 160, 163, 187, 191, 192…

[3]Buhârî, İmân 29; Neseî, İmân 28; Ahmed b. Hanbel, V, 69.

[4]Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5.

[5]Buhârî, İlm 28.

[6]Buhârî’deki rivayette “en sevimli din (taat)” ifadesi Hz. Peygamber’e izafe edilirken, Müslim’deki rivayette Allah’a izafe edilmiştir. Yani Buhârî’deki “Peygambere en sevimli din (taat)…” ifadesi, Müslim’de, “Allah’a en sevimli din…” şeklinde yer almaktadır. Muhtemelen bu bir ravi hatasıdır. İbn Hacer, Allah’ın en sevdiği şeyin Peygamberin de en sevdiği şey olduğunu, dolayısıyla aralarında bir çelişki bulunmadığını söylemektedir. [Fethul-bâri, I, 85]

[7]Buhârî, İmân 32, Rikâk 18. Ayrca bk. Müslim, Musafirîn 215, 218, Munafıkîn 78; Ebû Dâvûd, Tatavvu 27; Neseî, Kıyamu’l-leyl 19, Kıble 13; İbn Mâce, Zühd 28; Ahmed b. Hanbel, II, 350, V, 219, VI, 40, 61, 125, 165, 176…

[8]Buhârî, Edeb 6.

[9]Buhârî, İlm 21.

[10]Buhârî, İlm 34; Müslim, İlim 13; Tirmizî, İlim 5; İbn Mâce, Mukaddime 8; Dârimî, Mukaddime 26; Ahmed b. Hanbel, II, 162, 190, 203.

[11]Buhârî, Talâk 36.

[12]Buhârî, Edeb 17.

[13]Buhârî, İlm 20.

[14]Buhârî, İlm 30; Tirmizî, İsti’zân 28; Ebû Dâvûd, İlim 6.

[15]Buhârî, Edeb 38.

[16]Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin!” [68 Kalem: 4].

[17]Buhârî, Edeb 38.

[18]Buhârî, İmân 11.

[19]Buhârî, İmân 41, Bed’ü’l-vahy 1, Itk 6, Menâkıbu’l-Ensâr, 45, Talâk 11 (tercemede), Eyman 23, İkrâh (kitab tercemesinde), Hiyel 1; Müslim, İmâre 155; Ebû Dâvûd, Talâk 10, 11; Neseî, Taharet 60, Talâk 24, Eymân 19; İbn Mâce, Zühd 26.

[20]Buhârî, İmân 22.

[21]Buhârî, İmân 22. Ayrıca bk. Neseî, Tahrîm 28; İbn Mâce, Fiten 11.

[22]Buhârî, İmân 36; Edeb 44, Fiten 8. Ayrıca bk. Müslim, İmân 116; Tirmizî, Birr 51, İmân 15; Nesâî, Tahrîm 27; İbn Mâce, Mukaddime 7, 9, Fiten 4; Ahmed b. Hanbel, I, 176, 178, 385, 411, 433, 454, 417, 439, 446, 460.

[23]Buhârî, İmân 24.

[24]Buhârî, İlm 2, Rikâk 35; Ahmed b. Hanbel,  II, 361.

[25]Buhârî, Nafakât 1, Edeb 25-26; Müslim, Zühd 41; Tirmizî, Birr 44; Neseî, Zekât 78.

[26]Buhârî, Edeb 24.

[27]Buhârî, Vesâyâ  9.

[28]Buhârî, Edeb 22.

[29]Buhârî, İlm 18.

[30]Buhârî, Nafakât 9.

[31]Buhârî, Edeb 22.

[32]Buhârî, Edeb 1.

[33]Buhârî, Edeb 6.

[34]Buhârî, Edeb 8.

[35]Buhârî, Eşribe 27.

[36]Buhârî, Edeb 20.

[37]Buhârî, Edeb 20.

[38]Buhârî, Edeb 30.

[39]Buhârî, Edeb 34.

[40]Buhârî, Edeb 33.

[41]Buhârî, Edeb 35.

[42]Buhârî, İlm 5.

[43]Buhârî, İlm 11, Meğâzî 60, Edeb 80. Ayrıca bk. Müslim, Cihâd 4; Ebû Dâvûd, Edeb 17; Ahmed b. Hanbel, I, 239, 283, 365, III, 131, 209, IV, 399, 412, 417.

[44]Buhârî, İmân 6, 20, İsti’zân 9. Ayrca bk. Müslim, İmân 63; Ebû Dâvûd, Edeb 131; Neseî, İmân 12.

[45]Buhârî, Etime 10, 11. Ayrca bk. Müslim, Eşribe 179, 180, 181; Tirmizî, Et’ime 21; İbn Mâce, Et’ime 2; Dârimî, Et’ime 14; Muvattâ’, Sıfatu’n-Nebî, 20; Ahmed b. Hanbel, II, 244, 407, III, 301, 305, 382.

[46]Buhârî, Edeb 31.

[47]Buhârî, Edeb 35.

[48]Buhârî, Edeb 36-37.

[49]Buhârî, İmân 3.

[50]Buhârî, Edeb 39.

[51]Ebû Dâvûd  Edeb 1.

[52]Buhârî, Edeb 44.

[53]Buhârî, İmân 9, Edeb 42. Ayrca bk. Müslim, İmân 67, 68; Tirmizî, İmân 10; Ahmed b. Hanbel, III, 103, 140, 141, 150, 156, 230, 241, 248, 272…

[54]Ebû Dâvûd, Sünnet 2.

[55]Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 71, 72.

[56]Buhârî, İmân 13.

[57]Buhârî, Nafakât 1, 2; Vesâya 9, Rikâk 11, Zekât 18, 50. Ayrca bk.  Müslim, Zekhat 94-97, 106; Ebû Dâvûd, Zekât 28; Tirmizî, Zühd 32, Kıyâme 29; Nesâî, Zekât 50, 52, 53, 93; Muvattâ’, Sadaka 8; Dârimî, Zekât 22; Ahmed b. Hanbel, II, 4, 67, 98, 122, 243, 275, 288, 319, 362, 334, 475…, III, 330, 446…, V, 262.

[58]Müslim, Sayd 57; Ebû Dâvûd, Edâhî 11; Neseî, Dahâyâ, 22, 26, 27; Tirmizî, Diyâd 14; İbn Mâce, Zebâih 3; Dârimî, Edâhî 10.

[59]Buhârî, İmân 37, Tefsîr sûre (31) 2. Ayrca bk. Müslim, İmân 7; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Tirmizî, İmân 4; Neseî, İmân 5, 6; İbn Mâce, Mukaddime 9; Ahmed b. Hanbel, I, 27, 51, 53, 319, II, 107, 426, IV, 129, 164.

[60]Müslim, Mesâcid 57.

***

 
3 Yorum

Yazan: Aralık 6, 2007 in • Kutlu Doğumlar/Paneller

 

3 responses to “Hz. Peygamber’in Hayatından Davranış Modelleri

  1. meryem

    Nisan 12, 2008 at 6:42 pm

    site gerçekten güzel olmuş ama ben aradığımı bulamadım. ben dinden performans ödevimi araştırıyordum. ödevim peygamberimizin hakkı gözetmesi idi yokmuş neyse a.e.o.

     
  2. irem

    Ekim 17, 2008 at 1:30 pm

    güzel ama bnm istediğim gibi deil yhani ödevimi karşılamıo:)

     
  3. irem

    Mart 10, 2010 at 9:00 am

    GÜZEL AMA BENİM ÖDEVİM DEİL NE OLUR DAVRANIŞLARINIDA EKLEYİN… 🙂

     

irem için bir cevap yazın Cevabı iptal et